Ay Işığının Yeryüzüne Yansıdığı En Büyüleyici Yer: Herakleia
İlimizin doğal ve tarihi güzelliklerini korumak ve gelecek nesillere aktarmak
İlimizin doğal ve tarihi güzelliklerini korumak ve gelecek nesillere aktarmak amacıyla
antik kentlerde ve ören yerlerinde Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izinleriyle, Muğla Valiliği
Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığının destekleriyle kazı, restorasyon ve
konservasyon çalışmaları büyük bir titizlikle devam ediyor.
Kültür varlıklarının doğal güzelliklerle iç içe olduğu ender yerlerden biri olan Bafa Gölü
kıyısındaki Herakleia Antik Kenti son yıllarda tüm dünyanın ilgisini çekmiş, doğa ve kültür
turizminin önemli merkezlerinden birisi olmuştur. 2021 yılında Muğla Valisi Orhan Tavlı’nın
Milas Kapıkırı bölgesine yapmış olduğu ziyaretin ardından Herakleia Antik Kentinde,
korumaya yönelik kazı ve konservasyon çalışmaları başlatılmıştır. Kurtarma kazısı statüsünde
başlayan çalışmalar sadece bir yıllık süre zarfında Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile 12 aylık
kazı statüsüne alınmıştır.
Muğla Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı tarafından desteklenen projelerle
Herakleia Antik Kenti’nde, Endymion Kutsal Alanı ile Göl Kalesi’nde gerçekleştirilen kazı
çalışmalarında çok önemli arkeolojik verilere ve buluntulara ulaşıldı.
Göl Kalesi’nde yapılan kazı çalışmalarında çoğunlukla Menteşe Beyliği ve Erken Osmanlı
Dönemi’ne tarihlenen eserler bulundu ve kalenin 15. yüzyılın ortalarına kadar kullanıldığı
tespit edildi.
İlimiz Milas ilçesi, Kapıkırı mahallesi sınırlarında yer alan Herakleia antik kenti, Latmos
Dağı’nın güneybatı eteklerinde, Bafa Gölü’nün kuzeydoğu kıyısında yer alan Geç Klasik-
Erken Hellenistik Dönem’de kurulmuş bir Karia kentidir. Herakleia’nın kurulduğu yerde
antik dönemde kutsal kabul edilen, olağanüstü jeolojik oluşumlarıyla adeta bir “kaya deryası”
olarak nitelendirebileceğimiz, dünya üzerindeki sayılı yerlerden biri olan Latmos
(Beşparmak) Dağı ile bir zamanlar körfez olan ve Menderes Nehri’nin taşıdığı alüvyonlarla
göle dönüşen Bafa Gölü gibi iki doğa harikası yer almaktadır. Latmos Dağı’nda ilk yerleşim
izleri Prehistorik dönemlere, MÖ 6. Bine kadar gitmektedir.
Herakleia Antik Kenti Hippodamik plan denilen, birbirini dik kesen cadde ve sokaklardan
oluşan kent planına sahiptir. Agora kentin merkezini oluşturmaktadır ve diğer kamu yapıları
da agoranın etrafında toplanmıştır. Bir liman kenti olan Herakleia, Karia hinterlandına giden
kara yolunun başlangıcında önemli bir aktarma noktası işlevi görmüştür.
Herakleia Antik Kenti’nin Hikayesi:
Antik kentlerin bir kısmı hikayeleriyle hatırlanır. Bu coğrafya da çok güzel bir aşk hikayesine
ev sahipliği yapıyor. Efsaneye göre; Endymion, prehistorik dönemlerden itibaren kutsal kabul
edilen Latmos Dağı’nda yaşayan genç ve yakışıklı bir çobandır. Antik Dönem söylencesine
göre Endymion, yamaçlarını yemyeşil çimenlerin ve mis kokulu çiçeklerin sardığı Latmos
Dağı’nda sürülerini otlatır, kavalından dökülen ezgileriyle doğayı şenlendirir, akşam olunca
da Bafa Gölü’nün kenarındaki mağarasında dinlenmeye çekilirmiş. Bu ıssız dağlarda
Endymion’u Ay tanrıçası Selene dışında kimsecikler görmezmiş. Her akşam Selene’nin Bafa
Gölü’nün ışıltılı sularından gökyüzüne doğru yükselerek, Latmos Dağı’nı ışıklarıyla sarmasını
izleyen çoban Endymion, bu güzelliğe âşık olmuş. Selene de bu yakışıklı gence gönlünü Kaptırmış. İşte o gün bugündür Ay tanrıçası Selene’nin, Latmos Dağı’na aşkla dokunduğu,
ışıltısıyla Bafa Gölü’nü gümüş bir tepsi gibi parlattığı anlatılır. Bu nedenle Herakleia’nın
yeryüzünde ay ışığının en güzel yansıdığı noktalarından biri olduğu rivayet edilir. (Millet Haber Ajansı)