Köylü kadınları neden koah olur?
Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi
Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şule Taşgülen “Kadınlarımız yer ocaklarında yemek, ekmek yapıyorlar. Her gün sigara içmiş gibi akciğer kapasiteleri azalıyor. Bu kadın hastalarımız dumana maruz kaldıkları için koah oluyorlar” dedi.
ADÜ Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şule Taşgülen ve Doç. Dr. Özgür Batum, tvDEN ekranlarında Emin Aydın’ın hazırlayıp sunduğu Baş Başa programının konuğu olarak göğüs hastalıkları hakkında bilgi verdi.
“ASBEST CİĞERLERDE HASARA NEDEN OLUYOR”
Kahramanmaraş merkezli ve 11 ili etkileyen depremlerin ardından sıklığının arttığı belirtilen göğüs hastalıkları hakkında bilgi veren Batum, depremde yıkılan binalardan ortaya çıkan asbest kimyasalının akciğere hem akut dönemde hem de kronik dönemde büyük hasar verdiğini vurguladı.
ADÜ Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şule Taşgülen, asbest maddesinin zararını şu ifadelerle kaydetti:
“Asbest solunduğunda akciğere yerleşebiliyor. İyi huylu akciğer zarında plak dediğimiz kireçlenme yapabiliyor. Asıl etkisi 10 yıldan sonra oluyor. Asbest doğada var olan bir madde bir tozdur. Özellikle İç Anadolu'da Nevşehir bölgesinde solunmasına bağlı olarak 20-25 yıl sonra insanların akciğer zarında malin dediğimizde kötü huylu tümör çok sık görülünce o köyü kapatılmıştı. 2005 yılından itibaren bu kadar binanın yıkılması ile birlikte asbestle birlikte bazı gazlarda ortaya çıktı. Kurtarma ekipleri bununla ilgili çok risk altındaydı. Akut akciğer hasarından tutundan solunum yetmezliğine gidecek bir tabloya ulaşabildiği gibi akciğerlerde eklemasyonla karşınıza gelebilir”.
“DEPREM ENKAZLARINDA ASBEST TOZU YERE İNDİRİLMELİDİR”
Doç. Dr. Özgür Batum ise, asbest maddesi ile ilgili şu ifadeleri kullandı: “Deprem öncesinde de özellikle akciğer zarının kanserinde asbest en çok sorguladığımız durumlardan birisiydi. Halka bunu ifade ederken özellikle Ak toprak olarak ifade ediyoruz. Ak toprak maruziyetiniz var mı diye sorarız. Boya badanada çok kullanılmış zamanında. O dönemde bir akut akciğer hasarı yaratmadıysa kısa süreli etkilenmeler çok büyük zararlar yaratmayabilir. Hastada bir koah hastalığı, bir astım veya akciğerin parankimine dokusunu tutan bir hastalık yoksa akut dönemdeki o akciğeri yanıltmayabilir. Acil bir müdahaleye gerek olmayabilir ama bunlarla birlikte hastanın atakları artabilir. Deprem enkazlarında daha geniş bölgelerde sulamalar yapılabilir. Bu tozun hızlıca yere indirilmesi lazım. Çünkü havada kalabilen bir moleküllerdir”.
Deprem bölgesinde olan vatandaşların mutlaka maske kullanmasını vurgulayan Taşgülen, “Bir akciğer hastalığı ya da bağışıklık sistemini baskılayan bir hastalık varsa bu kişilerde çok daha anormal yanıtlar verip ciddiye giderek akciğer hasarı ile yaygın akciğer iltihapları ile karşımıza sanki bir zatürreymiş gibi akciğerde bulgular ortaya çıkabilir. Ciddi solunum yetmezliği ortaya çıkabilir. Bunun olmasını engellemek için maske ve sulama ama suladıktan sonra akut bir etkisini hastada öksürük ya da balgam gibi bir etkisi olmadığında belki de bunun etkisini kronik dönemde görecek solunum fonksiyonları değerlendirilip mutlaka kontrol etmekte bir yararı vardır” dedi.
“DEPREM ÇANTASI GİBİ İLAÇ ÇANTASI HAZIRLANMALI”
Olası deprem felaketlerine karşı alınan çanta önlemlerine karşılık ek olarak ilaç çantası hazırlamanın da kronik rahatsızlığı olan hastalar için faydalı olacağını ifade eden Taşgülen, “Depremin ilk günlerinde kronik hastaların ilaçları bulunmakta çok zorlanıldı. Böyle bir durumda gerçekten bunu hazırlıklı olmamız lazım. Şu anda bile hastalarımızdan sorular alıyorum. Olası depremde ilaçları nasıl bulacağız diye. İlaçlarının gerçekten hali hazır bir şekilde yanında bulundurmasını öneriyorum. Deprem çantası gibi ilaçların da olduğu bir çanta hazırlanmalıdır” diye konuştu.
"ÇIFTCI MESLEK HASTALIKLARINA DİKKAT EDILMELI"
Köy hayatında çiftçilik mesleği ile uğraşan hastaların maruz kaldıkları tozdan kaynaklı oluşan hastalıklara da değinen Taşgülen, çiftçi ve meslek hastalıkları için şu ifadeleri kullandı:
"Bu hastalığı zatürre gibi düşünün. Bu aşırı duyarlılık reaksiyondur. Özellikle samana maruziyet ya da kuş, tavuk maruziyeti olanlarda, bunlarla sürekli temas halinde olduklarından dolayı toza bağlı akciğerlerde toz birikerek sertleşme ile karşılaşıyoruz. Bunları maalesef akut dönemde kısmen tedavi edebiliyoruz. Ama kronik dönemde akciğer sertleştikten sonra, akciğer kendini yenileyen bir organ olmadığı için bir hasar oluştuktan sonra geriye döndürmek çok zor olabiliyor. Yangında çıkan dumana maruz kalınlığında ani atak akciğer hasarı hızlı dönemde meydana gelen akciğerde ödem birikmesi, ciddi nefes darlığı yaratan, yüksek dozda duman alınması ile meydana gelen akut bir durumdur. Çok da tehlikeli bir durumdur. Onun dışında köylerde kadınlarımız yer ocaklarında yemek, ekmek yapıyorlar. Her gün sigara içmiş gibi akciğer kapasiteleri azalıyor. Bu kadın hastalarımız dumana maruz kaldıkları için koah oluyorlar. Hem akut olarak hem de kronik olarak çok önemlidir. Mutlaka uzak durmamız gerekir. Sürekli maruziyetiniz varsa havalandırmanız ve maske takmanız gerekiyor. Aynı şekilde tandırda ekmek yapan ustalar, ocakbaşı ustalarından aynı noktadadır" (Millet Haber Ajansı)