İYİ Parti Grup Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Buğra Kavuncu, TBMM’de gündeme ilişkin basın toplantısı yaptı.
Gazeteciler Timur Soykan ve Murat Ağırel’in ifade vermeye gideceklerini söylemelerine rağmen gözaltına alındıklarını belirten Kavuncu: “Burada bir mesaj, korkutma ve sindirme çabası var. ‘İfademi vereceğim’ demesine rağmen sabah saatlerinde gözaltına alınması bir hukuksuzluktur. Kaçma şüphesi olmayan, geleceğini beyan eden bir kişiye bu şekilde davranılmasının başka amacı ve başka hedefi olsa gerek” diye konuştu.
Çayırhan’daki maden kazasına değinerek yaralanan işçilere geçmiş olsun dileklerini ileten
Kavuncu, Grup Başkanvekili ve Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez başkanlığındaki bir heyetin bölgeye giderek yaralıları ziyaret edeceklerini söyledi.
14 Yaşındaki Matia’nın Ölümü
İstanbul’da bıçaklandıktan sonra hayatını kaybeden 14 yaşındaki Matia Ahmet Minguzzi’nin ölümüne dair davanın bugün görüleceğini hatırlatan Kavuncu, Minguzzi’nin ölümünden aylar önce İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi vererek çocukların suç işleme oranları hakkında bilgi almak istediklerini ancak tatmin edici cevap almadıklarını söyledi.
“Bu artık bir şiddet sarmalı haline geldi” diyen Kavuncu, cinayet ardından Minguzzi ailesine yönelik tehditlere de işaret ederek ilgili bakanlıkların önlem alması gerektiğini vurguladı.
“Türkiye'de Bir Eşitsizlik Krizi Söz Konusu”
KHK’lı annesi cezaevinde olan ve kardeşlerine bakan 15 yaşındaki Sümeyra’nın ölümüne
değinen Kavuncu, “Türkiye'de bir adaletsizlik ve eşitsizlik krizi söz konusu. Türkiye'de nasıl bir yoksullaştırma politikası izleniyorsa bilinçli olarak da bir adaletsizlik politikası izleniyor. Çünkü Türkiye'de artık kişiye göre değişen bir hukuk ve partizan bir hukuk mekanizması var. Bankaya para yatıran, gazeteye abone olan ya da gerçekten sempati duyan insanların kandırılmaya hakları yok ama Cumhurbaşkanının kandırılmaya hakkı var. Böyle bir adalet, böyle bir hukuk olur mu? AK Partililer Türkçe olimpiyatlarında, FETÖ etkinliklerinde boy gösterdiler. AK Parti'nin önemli bir isminin kardeşi darbenin kurmay kadrosunda yer aldı ve kendisi büyükelçi yapıldı.
Suçun şahsiliği ilkesi var. Burada bu mekanizmayı çalıştırırken, bankaya para yatıran ya da bir yakını, bir akrabası herhangi bir şekilde sempati duyuyor veya mensubu diye bunlara eziyet etmek bir eşitsizliktir, hukuksuzluktur” değerlendirmesini yaptı.Yargının tarafsızlığını kaybettiğini savunarak son haftalarda durumun konuşulduğuna dikkat çeken Kavuncu, “Örneğin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne gizli tanıkları üzerinden getirilen soruşturma. Açık tanıklar AK Parti belediyelerindeki yolsuzlukları gündeme getirdiğinde kılınız kıpırdamıyor. Burada bir eşitsizlik var. AK Partili ve üst bir yöneticiysen bütün bu süreçlerden çıkıyorsun ama bankaya para yatırıyorsan, bir şekilde gazeteye abone olmuşsan hukuksuzluğa uğruyorsun” değerlendirmesini yaptı.
“İklim Kanununda Eksiklikler Var”
TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesine başlanan iklim kanunu teklifine değinen Kavuncu, “Biz bu kanuna baktığımızda rahatsız olduğumuz ve eksik bulduğumuz birçok noktayı görüyoruz.
Bu bir iklim kanunu olmaktan çok adeta bir borsa kanunu gibi çıkmış. İçerisinden birçok eksik var. Tekrar vurguluyorum, bir ihtiyaçtır ama bu haliyle ciddi anlamda eksiklikler taşımaktır.
İçerisinde insan, çevre sağlığı ile ilgili insan sağlığıyla ilgili bizleri tatmin edecek herhangi bir madde yok” dedi.
Kavuncu, “Bakın bir başka eksik de adil paylaşım. Kömür, karbon, fosil yakıtları bunlar birebir konuyu ilgilendiriyor. Peki kim bunlardan sorumlu? Maden ve kömür ocaklarından Enerji Bakanlığı sorumlu. Peki kurulmakta olan bu borsa, ETS, yani emisyon ticaret sistemi hangi bakanlığın altında? Enerji Bakanlığı’nın altında. Böyle bir uygulama olur? Davul da tokmak onda. Kendin yap, sonra kendini denetle.” diye ekledi.
Kavuncu, danışma kurulunda çevre mühendislerine de yer vermeyen teklife hayır diyeceklerini açıkladı.
“Ayıptır, Yazıktır, Günahtır”
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek üzerinden ekonomiye yönelik eleştirilerde bulunan Kavuncu, “Ekonomi öyle bir hale geldi ki; Mehmet Şimşek kendisini Bakan Nebati’ye güldürecek hale getirdi. Çünkü kendisi her ne kadar rasyonel politikalar uygulamaya çalışsa da mensubu olduğu partinin irrasyonel politikaları sonucu o da artık günü kurtarabilmek adına inanamayacağımız açıklamalar yapmaya başladı. Merkez Bankası rezervleri, iç ve dış şoklar için biriktirilirmiş. Biz iç ve dış yok deyince şunu anlarız; Allah esirgesin bir felaket olur, deprem olur, sel olur, bunlar dış şoktur. O zaman kimse ‘bunlar niye harcanıyor’ demez. Ama siz kendi elinizle bu şoku yaratırsanız ve yarattığınız bu şok Türkiye'deki piyasalar tarafından kabul görmezse -ki kabul görmediği aşikar. Size şöyle sorayım; İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde yapılan müdahale, toplum tarafından ‘ne var bunda’ diye karşılaşsaydı; sizce piyasalarda böyle bir reaksiyon olur muydu? Piyasalar dalgalanır mıydı? Aksine olumluya bir gidişi olurdu. Piyasalar
buna olumlu reaksiyon verirdi. Ne dolarda, dövizde bir dalgalanma olurdu, ne piyasalarda bir güvensizlik olurdu. Bu ülkenin vatandaşları o gün korktu ve Türk lirasından dolara kaçtı. Çünkü bir güvensizlik, bir umutsuzluk yaratıldı. Dolayısıyla şoku yaratan sizsiniz. Aldığınız kararların toplum tarafından kabul edilmediğinin net göstergesi piyasanın verdiği reaksiyondur. Aldığınız karar olumlu karşılanan bir karar olsa, piyasalarda da olumlu bir reaksiyon olur. Ama tersi oluyor. Sonra da hiç sıkılmadan ‘Merkez Bankası, iç ve dış şoklar için bu rezervleri biriktirir’ diyorsunuz. Ayıptır, yazıktır, günahtır. Bu ülkeye bir ihanettir. Hem bunu söyleyeceksiniz. Sonra da çıkıp buna reaksiyon gösterip boykot yapmaya kalkanları ihanetle suçlayacaksınız. Bu akıl kaybıdır” diye ekledi.
Gazeteciler Timur Soykan ve Murat Ağırel’in ifade vermeye gideceklerini söylemelerine rağmen gözaltına alındıklarını belirten Kavuncu: “Burada bir mesaj, korkutma ve sindirme çabası var. ‘İfademi vereceğim’ demesine rağmen sabah saatlerinde gözaltına alınması bir hukuksuzluktur. Kaçma şüphesi olmayan, geleceğini beyan eden bir kişiye bu şekilde davranılmasının başka amacı ve başka hedefi olsa gerek” diye konuştu.
Çayırhan’daki maden kazasına değinerek yaralanan işçilere geçmiş olsun dileklerini ileten
Kavuncu, Grup Başkanvekili ve Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez başkanlığındaki bir heyetin bölgeye giderek yaralıları ziyaret edeceklerini söyledi.
14 Yaşındaki Matia’nın Ölümü
İstanbul’da bıçaklandıktan sonra hayatını kaybeden 14 yaşındaki Matia Ahmet Minguzzi’nin ölümüne dair davanın bugün görüleceğini hatırlatan Kavuncu, Minguzzi’nin ölümünden aylar önce İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi vererek çocukların suç işleme oranları hakkında bilgi almak istediklerini ancak tatmin edici cevap almadıklarını söyledi.
“Bu artık bir şiddet sarmalı haline geldi” diyen Kavuncu, cinayet ardından Minguzzi ailesine yönelik tehditlere de işaret ederek ilgili bakanlıkların önlem alması gerektiğini vurguladı.
“Türkiye'de Bir Eşitsizlik Krizi Söz Konusu”
KHK’lı annesi cezaevinde olan ve kardeşlerine bakan 15 yaşındaki Sümeyra’nın ölümüne
değinen Kavuncu, “Türkiye'de bir adaletsizlik ve eşitsizlik krizi söz konusu. Türkiye'de nasıl bir yoksullaştırma politikası izleniyorsa bilinçli olarak da bir adaletsizlik politikası izleniyor. Çünkü Türkiye'de artık kişiye göre değişen bir hukuk ve partizan bir hukuk mekanizması var. Bankaya para yatıran, gazeteye abone olan ya da gerçekten sempati duyan insanların kandırılmaya hakları yok ama Cumhurbaşkanının kandırılmaya hakkı var. Böyle bir adalet, böyle bir hukuk olur mu? AK Partililer Türkçe olimpiyatlarında, FETÖ etkinliklerinde boy gösterdiler. AK Parti'nin önemli bir isminin kardeşi darbenin kurmay kadrosunda yer aldı ve kendisi büyükelçi yapıldı.
Suçun şahsiliği ilkesi var. Burada bu mekanizmayı çalıştırırken, bankaya para yatıran ya da bir yakını, bir akrabası herhangi bir şekilde sempati duyuyor veya mensubu diye bunlara eziyet etmek bir eşitsizliktir, hukuksuzluktur” değerlendirmesini yaptı.Yargının tarafsızlığını kaybettiğini savunarak son haftalarda durumun konuşulduğuna dikkat çeken Kavuncu, “Örneğin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne gizli tanıkları üzerinden getirilen soruşturma. Açık tanıklar AK Parti belediyelerindeki yolsuzlukları gündeme getirdiğinde kılınız kıpırdamıyor. Burada bir eşitsizlik var. AK Partili ve üst bir yöneticiysen bütün bu süreçlerden çıkıyorsun ama bankaya para yatırıyorsan, bir şekilde gazeteye abone olmuşsan hukuksuzluğa uğruyorsun” değerlendirmesini yaptı.
“İklim Kanununda Eksiklikler Var”
TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesine başlanan iklim kanunu teklifine değinen Kavuncu, “Biz bu kanuna baktığımızda rahatsız olduğumuz ve eksik bulduğumuz birçok noktayı görüyoruz.
Bu bir iklim kanunu olmaktan çok adeta bir borsa kanunu gibi çıkmış. İçerisinden birçok eksik var. Tekrar vurguluyorum, bir ihtiyaçtır ama bu haliyle ciddi anlamda eksiklikler taşımaktır.
İçerisinde insan, çevre sağlığı ile ilgili insan sağlığıyla ilgili bizleri tatmin edecek herhangi bir madde yok” dedi.
Kavuncu, “Bakın bir başka eksik de adil paylaşım. Kömür, karbon, fosil yakıtları bunlar birebir konuyu ilgilendiriyor. Peki kim bunlardan sorumlu? Maden ve kömür ocaklarından Enerji Bakanlığı sorumlu. Peki kurulmakta olan bu borsa, ETS, yani emisyon ticaret sistemi hangi bakanlığın altında? Enerji Bakanlığı’nın altında. Böyle bir uygulama olur? Davul da tokmak onda. Kendin yap, sonra kendini denetle.” diye ekledi.
Kavuncu, danışma kurulunda çevre mühendislerine de yer vermeyen teklife hayır diyeceklerini açıkladı.
“Ayıptır, Yazıktır, Günahtır”
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek üzerinden ekonomiye yönelik eleştirilerde bulunan Kavuncu, “Ekonomi öyle bir hale geldi ki; Mehmet Şimşek kendisini Bakan Nebati’ye güldürecek hale getirdi. Çünkü kendisi her ne kadar rasyonel politikalar uygulamaya çalışsa da mensubu olduğu partinin irrasyonel politikaları sonucu o da artık günü kurtarabilmek adına inanamayacağımız açıklamalar yapmaya başladı. Merkez Bankası rezervleri, iç ve dış şoklar için biriktirilirmiş. Biz iç ve dış yok deyince şunu anlarız; Allah esirgesin bir felaket olur, deprem olur, sel olur, bunlar dış şoktur. O zaman kimse ‘bunlar niye harcanıyor’ demez. Ama siz kendi elinizle bu şoku yaratırsanız ve yarattığınız bu şok Türkiye'deki piyasalar tarafından kabul görmezse -ki kabul görmediği aşikar. Size şöyle sorayım; İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde yapılan müdahale, toplum tarafından ‘ne var bunda’ diye karşılaşsaydı; sizce piyasalarda böyle bir reaksiyon olur muydu? Piyasalar dalgalanır mıydı? Aksine olumluya bir gidişi olurdu. Piyasalar
buna olumlu reaksiyon verirdi. Ne dolarda, dövizde bir dalgalanma olurdu, ne piyasalarda bir güvensizlik olurdu. Bu ülkenin vatandaşları o gün korktu ve Türk lirasından dolara kaçtı. Çünkü bir güvensizlik, bir umutsuzluk yaratıldı. Dolayısıyla şoku yaratan sizsiniz. Aldığınız kararların toplum tarafından kabul edilmediğinin net göstergesi piyasanın verdiği reaksiyondur. Aldığınız karar olumlu karşılanan bir karar olsa, piyasalarda da olumlu bir reaksiyon olur. Ama tersi oluyor. Sonra da hiç sıkılmadan ‘Merkez Bankası, iç ve dış şoklar için bu rezervleri biriktirir’ diyorsunuz. Ayıptır, yazıktır, günahtır. Bu ülkeye bir ihanettir. Hem bunu söyleyeceksiniz. Sonra da çıkıp buna reaksiyon gösterip boykot yapmaya kalkanları ihanetle suçlayacaksınız. Bu akıl kaybıdır” diye ekledi.